Bekir’in Kadınları - Bölüm 22

Geçirdiğimiz uzun ve harika gecenin sonunda salonda oturmuş kaynanamı salonda bekliyordum. Eve gidecekti. Kaynanamın söylediklerini düşünüyordum. En yakın arkadaşımı inek gibi sağmayı düşünüyor ve bunun içinde benden de yardım etmemi istiyorlardı. Kaynanam giyinmiş salona geldi.

“Hadi gidelim.” Karım hala uyuyordu. Evden çıkıp arabaya bindik. Kaynanam konuşmuyordu. Arabayı çalıştırıp sokaktan geçerken Mehmet’in arabası hala park halinde duruyordu. Mehmet hala annemin yanındaydı. Kaynanam arabaya tanıştı. Dikkatlice baktı duran arabaya.

“Kime geldi acaba?” diye sordu.

“Ne dedin anne?” Mehmet’in arabasını işaret ederek

“Mehmet… diyorum. Bu mahallede ama kime geldi?” sonra da bana bakarak

“Sen görmedin mi arabasını?” diye sordu.

“Görmedim. Akşam ben gelirken burada yoktu.”

“Anladın mı şimdi ne dediğimi? Aha buraya yazıyorum bu mahalleden bir kadınla beraber. Ya şimdi o kadın aklına girerse? Maazallah elimizden uçup gider ki, eyvahlar olsun. Elimizi çabuk tutup bir an önce bağlamak lazım bu dürzüyü.” Kaynanam bilseydi eğer Mehmet’in şu annemin koynunda yatıyor olduğunu, küçük dilini yutardı şaşkınlıktan eminim.

“Vallahi ne diyeyim Sümeyye’den ilk duyduğumda Hanife’yle Mehmet’i, senin bir sorunun var sandım ama maşallah gücün kuvvetin pek yerinde. Hanife’nin yanında demedim de sana bir şey dicem.” Gülümsüyordu. Merakla sordum

“Hayırdır anne?” bak bunlar aramızda,

“Şimdi en küçük bacımı biliyon. Hafsa.”

“Eee…” dedim merakla. Bahsettiği kişi Hanife’nin teyzesi olan abla dediğim kadındı. Kırklı yaşlarının ortasında evliydi. Çok iyi tanımıyordum. Kendi halinde içine kapanık, çok güzel olmayan tesettürlü bir kadındı.

“Şimdi Hafsa’nın bir sorunu var. Kocası borç almış, ödeyememişler. Şimdi de adamlar sıkıştırıp duruyorlarmış. Benimde aklıma sen geldin. Bekir’ime sorayım deyince, benimde aklıma geldi ama çekindim, dedi. Aslan damadım halleder… Halletsin şu işimizi, bende altında kalmam, dedi.” olay belli olmaya başlamıştı. Kaynanam hızlı çıkmıştı.

“Ne kadarmış borçları anne?”

“Çok değil canım. 5000 lira.” Annemin çok değil para tam beş asgari ücretti.

“Ne yapmışlar böyle?”

“Ay ne bilim oğlum soramadım ki ağlayınca… sen halledebilecek misin? Onu deyiver…”

“Tamam hallederiz ama bana birkaç gün zaman ver.” Deyince birden elini sikime attı,

“Aslan damadım benim. Aman kimse duymasın Hanife falan… Utandırmayalım…” dedi. Sevincinden yüzünden gülümseme belirmişti. Sikimi okşarken,

“Vallahi hızır gibisin her işimizi görüyorsun. İyi ki vermişim kızımı sana.” Dedi. Kaynanamı evine gelmiştik. Arabadan inerken kaynanam,

“Keşke baban evde olmayaydı da bi daha sikişseydik. Neyse hele sen şu işi bi hallet Amine anan sana ne sürprizler yapacak daha.”

“Vallahi sabırsızlıkla bekliyorum sürprizleri.”

Saate baktım, 9 olmuştu. Eve mi döneyim yoksa dükkâna mı gideyim diye düşünüyordum. Aslında yorgundum eve gidip biraz dinlensem iyi olurdu fakat Mehmet’le görüşmem gerekiyordu. Kaynanamın dediği parayı bulmam gerekiyordu. Üzerimde o kadar para vardı ama kendimden kullanmak istemiyordum.

Eve döndüm. Gecenin yorgunluğundan dolayı karım hala uyuyordu. Uyandırmamak için usulca yatağa girdim. Karımın çıplak bedenine sarılıp uyudum.

Uyandığımda öğlen olmuştu. Karım yanımda yoktu. Üzerimde sadece şort ve atletim vardı. Yataktan kalkıp salona gittim. Annem ve karım oturmuş çay içiyorlardı.

“Günaydın.”

“Günaydın.” Diye karşılık verdiler.

“Çay içer misin?” diye sordu karım.

“İçerim…” Karım salondan çıkınca annemle odada yalnız kaldık.

“Anne nasılsın?” diye sordum.

“İyiyim sen nasılsın?”

“Bende iyiyim. Babam ne zaman gelecek?”

“İki gün sonra.”

“Hanife’yle konuştun… Anlattı mı herşeyi?

“Neyi anlatacaktı?”

“İşte biliyorsun. Kim inanırdı üç beş ay öncesine kadar böyle bir hayat yaşayacağımızı?”

“Doğru diyorsun. Belki de kınardık böyle hayat yaşayanları.”

“Pişman mısın?” başını öne eğdi.

“Anne pişman mısın?” diye yineledim sorumu. Yine cevap vermeyince,

“Anne pişman değilim ben. Hanife’yle hayatımız çok monotondu. Artık zevk almıyorduk ikimizde ama şimdi hayat daha heyecanlı. Seni de suçlamıyorum bunu bil. Babamı biliyoruz. Yıllarca kahrını çektin, gün yüzü de göstermedi sana.”

“Ne diyeyim oğlum sen herşeyi söyledin zaten. Bende kadınım ama baban artık eskisi değil. Yatakta dönüyor sırtını, bi kere bile sormadı ya kadın ne istiyosun diye. Bir tatlı söz çıkmadı ağzından. Yani sende beni kınama.” Konuştukça rahatlıyorduk.

“Anne artık sırdaşız.”

“Öyle olduk. Senle bişey konuşacam ama Hanife bilmesin.”

“Hayırdır anne?”

“Sonra konuşuruz.”

“Tamam. Mehmet nasıl? İyi adam değil mi?”

“Vallahi çok iyi oğlan. Keşke daha önce tanışaymışız.” Bu arada karım odaya girip,

“Ana oğul neler kaynatıyosunuz?” diyerek çayı bana uzattı bana.

“Anamla dertleşiyoruz.” Karım yanıma oturdu.

“Hanife dedi ki Sümeyye’de Mehmet’le…”

“Evet ama senle Mehmet’i bilmiyor. Sende bilmiyor gibi davran.” Dedim.

“Tamam oğlum. Başka kim var?”

“Başka kimse yok.”

“İyi, iyi… fazla kimse olmasın.” Derken gülümsüyordu annem. Sanırım Mehmet’i başkalarıyla paylaşmayı pek istemiyordu.

Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibiydi. Bir ara annem

“Oğlum bacına gidecem ben, işin yoksa beni bırak oraya.”

“Olur.”

“Ben kalkayım artık üzerimi değiştirip hazırlanayım sonra çıkarız.” Diyerek

Annem evden ayrıldıktan sonra bende odaya gidip üzerimi giyindim. Karımın düşünceli hali dikkatimi çekmişti.

“Hayırdır Hanife ne düşünüyordun?”

“Valla Bekir kendimi çok garip hissediyorum. Baksana annenle aynı adamın altına yattım.”

“Pişman mısın?”

“Yok değilim de annelerimizin bu kadar dahil olmaları iyi bişey mi onu bilmiyorum.”

“Merak etme bişey olmaz. Hem bizim elimizde olan bişey değil sende biliyosun. Neyse ben şu annemi bırakayım da sonra görüşürüz.” Karımı dudaklarından öpüp, annemlerin üst kattaki dairesine çıktım. Zili çaldım. Annem kapıyı açtı.

“Hoş geldin oğlum?”

“Hoş bulduk…” diyerek içeri girdim. Salona geçerken

“Ben üstümü değiştireyim.” Diye yatak odasına gitti. Ortalık dağınıktı. Masanın üzeri içki şişeleri bardaklar ve hala içindeki yemek kalıntılarıyla tabaklar vardı.

“Akşam iyi geçmiş, bayağı eğlenmişsiniz.” Dedim. Yatak odasından

“Sizinki kötü mü geçti?” soruma soruyla cevap verdi.

“Hem de nasıl?” derken yatak odasına doğru yöneldim. Annemi izlemek istiyordum. Yatak odasına geldiğimde kapısı kapalıydı. Tereddüt ettim bir an içeri girip girmemek arasında. Her ne kadar birbirimiz hakkında her şeyi bilsek de yine de çekiniyordum. Titrek elimle kapı kolunu tuttum ve bir anda kapıyı açtım. Annem makyaj aynasının karşısında sırtı dönük olarak ayakta duruyordu.

“Ne yapıyorsun oğlum?” diye sordu. Üzerinde siyah geniş bir etek giymişti. Üstü çıplak sadece beyaz bir sutyen vardı. Saçlarını topuz yapıp boneyle kapatmıştı. Yatak dağınık ateşli gecenin izlerini taşıyordu hala.

“Ya ana gizlimiz saklımız mı kaldı?”

“Olmaz sen gene çık dışarı. Çıplağım görmüyor musun?”

“İlk olmaz bu anne…” birden bana dönerek,

“Ne? Ne zaman gördün?” bu arada elindeki gömleği sırtına geçirmeye çalışıyordu.

“Nasıl desem bilsem ki…”

“Yoksa beni mi gözetliyon sen?”

“Bu Mehmet’in evindeydin. Dolabı içinden sizi izledim.”

“Ne… Mehmet…”

“Haberi var, zaten o aldı beni eve sizi izlemem için.”

“Herşeyi gördün yani.”

“Herşeyi…”

“Ay utandım şimdi.”

“Kızdın mı?”

“Kızsam ne olacak ki?”

“Çok güzeldi, çok zevkliydi…” bu arada sikim hareketlenmeye başlamıştı. Annem gömleğini giyip düğmelerini ilikledi. Elbise dolabının kapağını açıp başını örtmek için eşarplarını seçmeye başladı. Yeni hala kutuda olan çok sayıda pahalı eşarplar vardı.

“Ne kadar çok. Yeni mi bunlar?” anlamamış gibi,

“Ne dedin?”

“Eşarplar diyorum.”

“Ha… Arkadaşın çok seviyor.”

“Öyle…”

“Ya sen?” sevmiyor musun?” kast ettiği şey utanmama sebep olmuştu. Annem ara sıra çamaşırlarını karıştırıp onlarla otuzbir çektiğimi biliyordu.

“Ben evde yokken buraya çıkıp benim dolaplarımı mı karıştırıyorsun. Birde eşarplarımı kirletmişsin.”

“İlk geceniz var ya, hani seni aramıştı mehmet. Sen bacımdaydın…”

“Eeeee…” diye sordu merakla.

“Mehmet buraya gelmek istediğini söyledi. Hayır diyemedim. Şuraya yatağa yatmıştı elinde senin külotun. Senle konuşurken de otuzbir çekiyordu.”

“Öyle mi… Bana bişey demedi ama… hadi onu anladım da ya sen? Sende geldin buraya ben yokken…”

“Anladın mı?”

“Tabi anlaşılmayacak gibi değil ki? Attırıp durmuşsun. Herşeyimi kirletmişsin. Yıka yıka canım çıktı.”

“Benim aklımda yoktu böyle bişey yapmak ama bende deneyeyim dedim. Baktım çok zevkli, hoşuma gidiyor, bir daha da bırakamadım.” Annemle oturmuş külotları hakkında konuşuyorduk. Birkaç ay bunun olacağını söyleseler hassiktir git derdim.

“Neden bişey söylemedin bana?”

“Sana söylemeye yeltendim ama Mehmet durdurdu”

“Onla mı konuştun?”

“Evet. Benim oğlanda senin gibi çamaşırlarımı karıştırıyor deyince, boşver aldırma dedi. Bunlar normal dedi. Bende ses etmedim. Mehmet ’ede sordum ama bişey söylemedi, ne anlıyorsunuz anlamadım ki?”

“Valla anne nasıl anlatsam bilmiyorum, sadece çok zevkli çok… Anne artık bundan sonra arada sırada gelip otuzbir çekmeme kızmazsın değil mi?” bana baktı ve,

“Tamam, tamam. Ama öyle güzel pahalı şeylerden isterim haberin olsun.” Derken gülümsüyordu.

“O zaman beraber seçeriz.” Dedim.

“Tamam.” dedi. Annemle alışverişe çıkıp, giyeceği külot ve sutyenleri beraber seçmekten bahsediyorduk. Hatta o çamaşırlara daha sonra ben boşalıp bellerimi attıracaktım. Annemle karşılıklı garip bir oyun oynuyorduk sanki. Annem… Acaba o da istiyor muydu? diye düşünmekten kendimi alamadım.

Tüm bunları konuşurken annemde giyinmesini bitirmişti. Yeni, pahalı elbiseler içinde çok güzel görünüyordu. Eski annem gitmiş yerine bambaşka bir kadın gelmişti. Tabi bu yaştan sonra cinsel hayatı yeniden başlamasında bunda etkisi vardı.

Annemi kız kardeşime bıraktıktan sonra Mehmet’i aradım. Kaynanamın istediği para mevzusunu konuşacaktım.

“Gece nasıl geçti ortak?” sordu.

“Valla ortak çok zevkliymiş. Hiç böyle zevk alacağımı düşünmemiştim.”

“Offff öyledir ortak. Hele bide analı kızlı olunca…”

“İliklerimi kuruttular vallahi.”

“La ortak bunca sene böyle kadınların arasında yaşamışsın, insan hiç mi anlamaz ki? Kime el atsam dünden razı vermeye.”

“Ne bileyim ki ortak.”

“Neyse akşama hazır ol işimiz var.”

“Ne işiymiş o?”

“Hanife’yle, Sümeyye’yi alalım da dışarı çıkalım hep beraber. Sonra da dördümüz bir güzelce sikişelim. Olmaz mı?”

“Olur valla ne zamandır baldızı görmedim.”

“İyi o zaman buluşalım dükkânda.”

“Tamam görüşürüz.” Diyerek telefonu kapattım.

Hanife’yle konuşup akşam için hazırlıklı olmasını hep beraber dışarı çıkacağımızı söyledim. Haberi duyan karım çok sevinmişti. Lakin Sümeyye’nin kaynanası ve kayınpederi misafir olarak gelecekleri için çok istemesine rağmen müsait olmadığını söyleyince, biraz hayal kırıklığına uğramıştık.

“Ortak o zaman senin kaynanayı alalım… “ dedi mehmet.

“Olur mu. Gelir mi ki…”

“Neden gelmesin ki? Gelir gelir hem daha iyi olmaz mı sırayla sikeriz işte. Hem alışsın böyle gruba.”

Karım ve kaynanam zaten dünden razıymış dışarı çıkmaya. Ben kaynanamı alacaktım evinden, sonra da karımı alıp Mehmet’in söylediği restoranda buluşacaktık. Dükkândan çıkıp arabayla Sincan'a doğru yola koyuldum. Hava kararmak üzereydi kapının önüne gelindiğimde. Kaynanamı telefonla aradım,

“Anne ben geldim” derken heyecandan sesim titriyordu çünkü ilk defa dışarı beraber.

“Tamam oğlum bekle iki dakikaya aşağıdayım.” diye telefonu kapattı. Dediği gibi 5 dakika sonra kaynanam apartmanın kapısında göründü. Harika görünüyordu. Üzerinde lacivert bir pantolon krem rengi gömlek ve onların da üzerine yine lacivert düz bir tunik giymişti. Başında krem rengi ipek eşarbı vardı. Yaptığı makyajla en az 10 yaş gençleşmişti. Doğruca arabaya gelip ön koltuğa oturdu

“Offf Amine Sultan fıstık gibi olmuşsun.” Deyince.

“Teşekkür ederim evladım yemeğe gideceğiz deyince iki süslendim işte…” karşılık verdi. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde eve doğru arabayı sürdüm bir an önce karımı da alıp Mehmet'in verdiği adrese ulaşmak istiyordum. Kaynanamdan sonra karım da tıpkı annesi gibi giyinmiş süslenmiş ve harika olmuştu. Anne kız bu akşam güzellikte birbirleriyle yarışıyorlardı. Kayınbabam karısını bu haliyle görsen kesinlikle tanıyamazdı. Paranın gücüne bu akşam bir kez daha şahit oluyordum.

Mehmet’in dediği yere geldik. Kapıda lüks arabalar sırayla dizilmişti. Mekân oldukça lüks, muhafazakâr ailelerin gittiği alkolsüz bir yerdi. Bizim için ikinci katta bir locada mehmet bizi ayakta karşıladı. Karımı ve kaynanamı o halde görünce şaşkınlığını gizleyemedi.

“Hoş geldiniz.” diyerek masaya buyur ettikten sonra,

“Ooo Bu ne güzellik yarabbi. Cennete mi geldik yahu?” Kikirdeyen kaynanam hemen Mehmet’e yanaşıp yanına oturdu. Başımızda bekleyen garsona

“Bize menüleri getir.” diyerek masadan uzaklaştırdı. Hayatlarında ilk defa böyle lüks bir yere gelmenin verdiği şaşkınlık ve biraz da korkusu vardı üzerimizde. Karım,

“Offf çok lüks değil mi Bekir. Keşke biraz daha iyi giyinseydik?” Söze giren Mehmet

“Daha iyilerine layıksınız siz. Sıkılmayın rahat olun.“

Yemekler yenmiş, üstüne tatlılar da yendikten sonra, kahvelerimizi içiyorduk. Başlardaki o çekingenlik yerine tatlı bir sohbete bırakmıştı. Kaynanam Mehmet’e iyice sokulmuş nerdeyse ağzının içine girecekti konuşurken. Mehmet’in sol eli masanın altındaydı. Sanırım kaynanamı okşuyordu. Yine havasındaydı mehmet ortamı neşelendiriyordu yaptığı esprilerle. Locanın önünden önde bir adam ardından da iki kadın geçip diğer locaya geçti. Bunu gören mehmet toparlanarak,

“Şimdi geliyorum.” Diyerek ayaklandı ve hızlıca az önce içeri giren adamın olduğu locaya gitti. Merakla izliyordum onlar konuşurken. Adam 60lı yaşlarda, uzun beyaz sakallı ama hala dinç görünüyordu. Yanındaki kadınların diğerine göre daha gençti. Kadınlar adamın karşında otururken, adamın yüzü bize doğru dönüktü. Fazla uzun sürmedi mehmet yeniden yanımıza döndü.

“Mücahit amca. Babamın yakın dostu. Elinde büyüdüm sayılır. Büyük olan İkra teyze, diğeri de Şura . Herkes bakıcısı bilir ama aslında ikinci eşidir. Tabi imam nikahlı.”

“Nasıl yani?” diye sorunca,

“Şaşıracak bişey yok. Buradakilerin çoğu iki eşli hatta üç eşli olan bile var.” Kaynanam,

“Üç karısı olsa nolcak baksana kaç yaşına gelmiş…”

“Öyle deme Mücahit amca sağlamdır. Tabi biraz takviye alıyor ama… Hem İkra daha yeni doğurdu.” Karım,

“Aynı evde mi yaşıyorlar şimdi hepsi?”

“Evet. O nasıl şey öyle nasıl kabul ediyorlar ki?” diye aptalca bir soru sorunca hepimiz birbirimize baktık. Sonra yüzümüzde gülümsemeyle karıma baktık.

“Aaa salak kızım benim. Sen mi diyosun bunu… bi bize baksana. Birazdan kocanla dostun, ananla beraber sikecekler seni…” deyince hep bir ağızdan gülmeye başladık. Kaynanam tabiri caizse taşı gediğine koymuş, durumu en net şekilde açıklamıştı.
发布者 girl_hunter
2 年 前
评论
1
账户以发表评论
bitiriyorsun abi bizleri
回答