Adem Hoca'nın Karısı Hiranur - 2

Hiranur ablayla sonraki günlerde ablasının evinde buluştuk. Çok azgındı sanki yılların acısını çıkartıyordu benimle.

“Ablan yarın mı dönüyor.”

“Evet. Çok iş var ortalığı temizlemem lazım. Ablam anlamasın.”

“Nasıl görüşücez bundan sonra?”

“Merak etme sen, Hiranur ablan bi yolunu bulur…” diyerek kucağıma oturdu. Ellerini boynuma doladı.

“Nasıl ayrı kalıcam senden?”

“Hoca bugün geliyo yoldan.”

“Öyle mi, haberim yoktu.”

“Aradıydı bugün, akşam burda olcakmış. Ablam yarın geliyo, ben burda kalıcam, geldiklerinde evi temiz bulsunlar deyince tamam dedi.”

“Yani sabaha kadar burdayız…”

“Hoşuna gitmedi mi?”

“Gitmez olur mu hiç. Senle aynı yatakta uyanmak istiyordum hep… keşke başka bişey daha isteseydim.”

“Aha istediğin oldu işte.” Sikim kalkmaya başlamıştı. Bunu hisseden Hiranur abla dans eder gibi hareket ediyordu kucağımda.

“Gene dikildi seninki…”

“Dikilmez mi hiç… Ölüyü diriltirsin valla sen.”

“Sen böyle hep dikil, hiç amsız kalmazsın.” Dedi ve ellerini boynumdan çekince, giydiği pembe renkli bir bluzun altından büyük memeleri daha da görünür olmaya başladı. Bluzu alttan tutup yukarı çektiğinde iki koca memesi çıktı meydana, sutyen takmamıştı. Pamuk gibi beyaz memeleri karşımdaydı. Sağ elimi tuttu ve çıplak memelerine götürdü. Elim memelerine değdiği anda,

“Ohhh…” diye derin bir inilti çıktı dudaklarından. Âdem hocanın ihmali Hiranur Ablayı bu hale getirmişti. İri ve dolgun memeleri avucuma sığmıyor, ateş gibi yanıyordu. Memelerini avuçlamaya devam ederken hafiften inliyordu. Yarağımda iyiden iyiye sertleşmişti. Omzundan tutup geriye doğru bastırdığımda gözlerini açtı.

“Uzansana şöyle!” dediğimde kendini biraz geri çekip sırtüstü uzandı çekyata. Pembe bluzunu daha da yukarı sıyırdım. Üzerine uzanır gibi eğildim ve meme uçlarını emmeye başladım. Derin ve hırıltılı bir,

“Ohhh…” iniltisi gelirken dilim ve dudaklarım meme uçlarıyla meşguldü. Meme uçlarını emdikçe aldığı hazla kendinden geçiyordu. Sol eli saçlarımda, sırtımda gezinirken hırıltılı iniltileri de azalmadan sürüyordu. Memelerini alttan kavradım her iki elimle, bir sağ memesini bir sol memesini emiyordum. Dilimin ucu meme uçlarında gezindikçe zevkten uçuşa geçmiş gibiydi. Uzun uzun emdiğim memelerini tutup yüzüme sürdüm sonrasında. İki eliyle ensemden tutup, elleriyle bastırıyordu, başımı kaldırmamı istemiyor, memelerini emmeye, yalamaya devam etmemi istiyordu. Bembeyaz memeleri kızarana kadar emdim, dilledim, yaladım, meme uçlarını ısırdım. Hiranur ablanın zevk dolu inlemeleri üçlü koltukta ara ara gelen gıcırtılara karışıyordu. Birden her şey güzel giderken evin zil sesiyle irkildik. Ben doğrulurken Hiranur ablada kalktı.

“Kim bu şimdi?” dedi endişeli bir sesle. Yarağım iyice sertleşmiş ve pantolonumu zorlar hale gelmişti. Çabucak üstünü başını topladı, çıkarttığım bluzunu yeniden giydi ve fısıltılı bir sesle,

“Sen içeriye, yatak odasına geç!” dedi ve kapıyı açmaya gitti. Yatak odasına girdiğimde kapıyı açtı. Kapıdaki kadın,

“Ay sen miydin Hiranur… Bende Hafsa kadın geldi sandım, onun için bi selam vereyim demiştim.”

“Hoş geldin Ahsen Abla. Çok oldu görüşmeyeli. Buyur içeri geç bi kahve yapayım.” Hay amına koyım tam gelecek zamanı buldun diye içimden geçirdim. Bu sırada içerden Hiranur ablayla kadının sesi geliyordu.

“Baktım sesler geliyor. Hafsa gelmiş diye düşündüm.”

“Yok abla yarına gelecekler. Bana anahtar verdiydi. Bacı evi bi havalandır biz gelmeden dediydi, bende burda kalıp ortalığı temizlicem işte.” Kadının sesler duyduğunu söylemesi biraz endişelendirmişti. Acaba benim sesimi de duymuş muydu? Hiranur ablayı sikerken zevkten köpekler gibi inlemiştim. Kulağımı kapıya vermiş onları dinlemeye çalışıyordum.

“Hoca nerde?”

“Hoca mı? o yok abla. Seferde bu gece dönecek.”

“Ay ne bilim Hiranur, erkek sesi duydum sanki. Bende hocada burada diye düşündüm.” Korktuğum başıma gelmişti kadın benim sesimi de duymuştu.

“Yok abla gördüğüm mü var hocayı… varsa yoksa iş… televizyon açıktı, ses ondan gelmiştir.”

Havadan sudan konuşmaları bazen fısıltıya dönüşüyor bazen yüksek sesle devam ediyordu. Birbirlerini uzun zaman sonra gören iki kadının dedikodusuydu bu aslında. Mahalledeki diğer kadınlardan, onların kocalarından ve çocuklarından bahsediyorlardı. Sohbetleri gittikçe uzadıkça uzuyordu. Kadın bir ara bi

“Bi lavaboya gideyim sonra da kalkayım.” Dedi. Bunu duyunca sessizce gömme dolabın içine güç bela girdim. Hiçbir şey duyamıyordum. Çok kısa bir süre sonra yatak odasının kapısının açılması sesini duydum. Allahtan dolaba saklanmışım, yoksa kadına yakalanacaktım. Karanlık olan dolabın içinde hala üzerinde parfüm kokusu gelen Hafsa ablanın elbiseleri yüzüme çarpıp duruyordu. Açıkçası parfümü çok güzeldi. Bir anlığına içinde bulunduğum durumu unutmuş yüzüme çarpan elbiselere dokunmaya başladım. Yumuşacıktılar. Sikim yeniden hareketlenmeye başlamıştı. Burnumu elbiseye götürüp Hafsa ablanın parfümünün kokusunu içime çekmeye başladım. Görmediğim bir kadının elbisesiyle sevişiyordum resmen. Birden dolabın kapağı açılmasıyla yüreğim ağzıma geldi.

“Sen miydin?” diye karşımda duran Hiranur ablaya baktım.

“Kadın gitti mi?” diye devam ettim.

“Gitti gitti!” dedi sinirli bir sesle.

“Lafı uzattıkça uzattı, uzattıkça uzattı, kalk git de diyemiyorum…”

“Ödüm bokuma karıştı valla. İyi ki saklanmışım.” Diyerek gömme dolaptan çıkarken, Hiranur abla yerde duran benim yeleğimi görünce alıp bana göstererek,

“Bu ne Bekir?”

“Yelek…” dedim aval aval bakarak.

“Ne işi var bunun burda?”

“Ya birden dolaba girince, unutmuşum almayı. Görmüş müdür ki?”

“Ne bileyim buraya girdi, kesin görmüştür. Eyvahlar olsun. Erkek sesi falan duydum dediydi. Tuvalet falan bahane, maksadı evde biri var mı onu öğrenmekmiş. Kesin görmüştür.” Tırsmadım değil açıkçası.

“Abla napıcaz?”

“Dur bakalım, Akşam beni yemeğe çağırdı, yok diyemedim. Bide ağzını ararım. Eğer bişeyler anladıysa bi hal çaresine bakarım ben. Şimdi bu kapıları da gözetler. Ben onlara yemeğe geçinde sende çıkarsın.” Dedi.

“Tamam.” Diyebildim sadece. Lanet olası kadın nerden geldin ki, diye söylendim.

Hiranur abla, hava karardığında komşuya geçmişti. Bende evde çıkmak için zaman kolluyordum. Tam yemeğe oturduklarında bende evden çıkacaktım. Lanet kadın gelemeseydi şimdi Hiranur ablayı sikiyor olacaktım. Onun yerine tıkıldığım bu evde can sıkıntısı içinde dolanıp duruyordum.

Her ne kadar Hiranur abla gitmemi istemiş olsa da o kadar azmıştım ki onu sikmeden gitmek istemiyordum. Kararımı değiştirerek yeniden beklemeye devam ettim. Yatak odasına giderek büyük yatağa uzandım ve kendimle oynamaya başladım.

“Amına kodumun karısı, nerden geldin sen?” diye küfrettim.

Kalın kadife perdeler hala sıkıca örtülüydü. Yanan lambanın ışığı dışarı sızmazdı bundan dolayı yatağın başındaki apliği yaktım, oda loş ışık odayı aydınlatırken yataktan kalktım. İçinde bulunduğum duruma rağmen bişeyler dürtüyordu beni. Dolapta saklanırken yüzüne değen hafta ablanın elbiselerini yeniden göz atmaya karar verdim. Gömme dolabın kapağını açınca, askılara asılı parlak kumaştan çok sayıda abiye elbise vardı. Heyecandan titreyen ellerimi asılı duran elbiselerin üzerinde gezdirmeye başladım. Yumuşak kaygan kumaşın üzerinde kayan Parmaklarım tıpkı bir kadının tenini üzerinde gezdiriyor gibiydi. Bu da heyecanımın artmasına ve sikimin sertleşmesine sebep olmaya başlamıştı. Gördüğüm elbiseler hiçte yaşlı bir kadının giyeceği türden elbiselere benzemiyordu oysa ki Hafsadan ablam diye bahsediyordu Hiranur abla. Sertleşmiş aletimi pantolonun üzerinden okşayarak dolabı biraz daha kurcalayıp içindekileri keşfetmeye devam ettim. Rafta üst üste katlanmış ve güzelce yerleştirilmiş olan eşarpları görünce heyecanım biraz daha artmaya başladı. Şöyle yukarıdan aşağı dokunmaya başladım. Tıpkı elbiseleri gibi yumuşacıktı. Hafsa abla yıkamış ütülemiş ve özenle katlayıp üst üste dizmişti eşarplarını. Artık beynim durmuş kontrol sikime geçmişti. İçgüdülerimle hareket eden bir hayvandım artık. Bilirsiniz kadınlar türbanlarını yaşına göre seçer, lakin şu anda elimde tuttuğum hafsa ablanın türbanları cıvıl cıvıl renkli, daha çok genç kızların başını örttüğü türbanlara çok benziyordu. Üstte nar çiçeği kırmızısı renkli, üzerinde minik minik beyaz kelebek desenli pahalı Vakko eşarbı aldım burnuma götürüp koklamayın başladım. Mis gibi lavanta kokusunu içime çekerken boşta kalan elimi pantolonumun içine sokup sertleşmiş olan yarağımı dışarı çıkardım. İpek eşarbın yumuşak dokusu daha da tahrik olmama aletimin demirden bir kazığa dönüşmesine sebep olmuştu. Alel acele pantolonumu sıyırınca alt kısmım bir anda çıplak kalmıştım. Özenle dizilmiş olan eşarplarını teker teker büyük yatağın ortasına dizmeye başladım. Sanki bir eşarp dükkanındaymışım da eşarpları teşhir ediyorlarmış gibiydi. Yatağın üzerinde duran, markalarından pahalı oldukları belli olan eşarpları birazdan demir gibi sertleşmiş sikime saracaktım. Sikimi saran o yumuşak kumaşın içinde tıpkı bir kadının amının içinde gidip geldiği gibi gidecektim. Ve sonunda da döllerimi hafsa ablanın, en güzel olduğunu düşündüğüm çiçek desenli tekbir markalı yeşil ağırlıklı renkteki ipek türbanına boşaltacaktım. Yavaş hareketlerle iki kişilik büyük yatağın üzerine çıktım ve yastığı yatağın ortasına kadar çektim. Bende dizlerimin üzerinde oturdum yatağa. Şimdi kalkık sikim yastıkla aynı hizadaydı. Gözüme kestirdiğim beyaz eşarbı alıp yastığın üzerine serdim. Sonra da sikimi eşarbın üzerine götürüp, sikime sardım.

“Ohhhh…” diye inledim. Eşarp sarılı olan sikimi tuttum ve kalçalarımı ileri geri hareket ettirmeye başladım, tıpkı bir kadının içinde gidip geliyormuş gibi… sikim hafsa ablanın eşarbın arasında gidip geliyor, yumuşak ve kaygan dokusu aletimin rahatça eşarp içinde gidip gelmesine yardımcı oluyordu. Harika bir duyguydu Tıpkı am sikmek gibiydi. Gözlerimi kapattım ve daha resmini bile görmediğim bir kadının hayaliyle seks yapıyordum. Yaşadığım deneyim farklı, daha önce yaşamadığım bir şeydi fakat aldığım zevk inanılmazdı. Aşırı tahrik olmuştum ve boşalmamak için çabalıyor, kendimi tutup mümkün olduğunca tutup aldığım zevki uzatmak istiyordum.

Gözlerimi açıp Hafsa ablanın rengarenk eşarplarını sırayla birbiri ardına sikimi sarmalıyor, içinde gidip geliyordum. Özsuyumla ıslanmış, kırışmış, kirletilmiş türbanları yatağın üzerine yavaşça bırakıyordum. Elime aldığım son eşarp yeşil deseni ve dokusuyla iç gıcıklayıcı tekbir marka eşarptı. Daha en başından hafsa ablanın başına örttüğü bu eşarba bellerimi attırmaya karar vermiştim. Güzelce katlanmış olan eşarbı yastığın üzerine koyarak sertleşmiş sikimi katlanmış eşarbın arasına sokuverdim. Resmen sikiyordum eşarbı, bir kadının amı gibi. Biri beni bu halde arkadan görse, kesinlikle birini siktiğimi düşünürdü. Sikime değen yumuşak kumaş içimi gıcıklarken, sikim bir piston gibi ileri geri gidiyordu hafsa ablanın türbanının içinde. Muhteşem bir şeydi daha önce yaşamadığım, tatmadığım bir zevk girdabına düşmüş dönüyordum. Gözlerim kararmaya, vücudum titremeye, bacaklarım kasılmaya başlamış artık daha fazla dayanacak halim kalmamıştı ki, yay gibi gerilip kendimi ileri doğru attım.

“Ohhh…” diye inlerken birden içimdeki bellerim tazyikle, birden açılan hortumdan geçen su gibi fışkırmaya başladı. Hala hafsa ablanın türbanına sarılmış halde sikime baktım. Türbanın altından hala sert bir şekilde, bir yılan gibi hareket ediyordu. Eşarp bellerimle ıslanmış, bir kadının namus simgesini bellerimle kirletmiştim. İçimdeki belleri son damlasına kadar hafsa ablanın eşarbına boşaltmış, öylece, sakinleşinceye kadar tıpkı bir heykel gibi kalakalmıştım. Sikime sarılı yeşil eşarpla, sikime bulaşmış bellerimi temizledikten sonra nar çiçeği kırmızısı renkli eşarbını alarak, önüme götürdüm. Yatakta yan yatarak, mayışmış halde gözlerimi kapattım. Kasıklarımın arasına aldığım eşarp, sikimi örtüyor ve hala çok azsa olsa akan bellerimle kirleniyordu. Ellerimi bacaklarımın arasına götürüp tatlı bir uykuya dalıvermiştim.
发布者 girl_hunter
2 年 前
评论
2
账户以发表评论
Nazlican06 2 年 前
Ohhhh
回答
ruzggg
ruzggg 2 年 前
desm
回答